Hipokrat, vücudun iç organlarını sıcak tutma amacı ile kanın bu bölgelerde birikerek beyinden uzaklaştığını ve uykunun bu vasküler reorganizasyon sonucu ortaya çıktığını ileri sürmüştür. Aristo ise alınan gıdaların ısıya dönüşerek uykulu olma haline yol açtığını belirtmiştir. 20. yüzyılın başlarında ise hipnotoksin teorisi ortaya atılmıştır. Buna göre kana salgılanan bir madde uykuya neden olmaktaydı. Bunu ispatlamak amacı ile uyuyan köpeklerden alınan kan, uyanık köpeklere verilmiş ve köpeklerde uykuyu indüklediği gösterilerek uykuyu başlatan endojen bir faktörün varlığı teorisi desteklenmiştir.
Uyku, insan yaşamının yaklaşık 1/3’ ünü kaplayan fizyolojik bir gereksinimdir. Eğer 75 yıl yaşadığınızı varsayarsak 18 ile 25 yıl arasında bir süre uykuda geçmektedir. Uyku, bilinçlilik açısından uyanıklığın ortadan kalkması değil, farklı bir bilinçlilik durumu olarak tanımlanabilir. Bu farklı bilinçlilik düzeylerinin farklı fizyolojik, elektrofizyoljik ve bilişsel bileşenleri vardır. Öğrenme, bellek oluşumu ve emosyonel düzenlemelerle uyku arasında bir ilişki olduğu bilinmektedir. En basit örnek uykusuz geçen bir geceden sonraki gün yaşanan gerginlik, huzursuzluk, yoğunlaşma güçlüğü ve verimsizliktir.
Bireysel olarak uyku gereksinimi farklılıklar gösterebilir. Bazı kişilere çok kısa uyku yeterli gelirken bazı kişiler uzun uyku sürelerine ihtiyaç gösterirler. Kısa uyku süreli kişiler genelde 6 saatten az uyudukları halde günlük aktiviteleri ve uyumları bozulmaz. Uzun uyku süreli kişilerin ise 9 saatten fazla uykuya ihtiyaç gösterirler. Kısa ve uzun uyku süresine ihtiyaç gösteren bireyler arasında kişilik farklarının olduğu ileri sürülmüştür. Kısa uyku süreli kişilerin enerjik, hırslı, sosyal bakımdan uyumlu ve girişken kişiler olduğu, uzun uyku süreli kişilerin ise depresif, anksiyete halinde, sosyal bakımdan çekinik, enerji sorunu yaşayan kişilik özellikleri gösterdiği varsayılmaktadır.
Vücudumuz gün içinde farklı saatlerde farklı salgılar üretir. Fiziki aktiviteler, gıdalar, gün içindeki ruhsal durumumuz, gece ve gündüz farklılıkları, uyanıklık ve uyku hali gibi etkenler vücut sıvılarının salgılanması üzerinde çok etkilidir. Vücudumuz için hayati konumda olan bu hormonların gece salgılananlarından bazıları şunlardır:
Melatonin Hormonu
Melatonin Hormonu beyinde bulunan pineal bez adındaki bir bezden salgılanır. Yaklaşık 100-150 mg. ağırlığındaki pineal bez salgıladığı melatonin ile vücudun, gece-gündüz farklılıklarına uyum göstermesini sağlar. Gözdeki retina bölümü ışık durumunu beyine iletir ve buradaki suprakiazmatik nükleus ışık durumuna göre pineal bezden melatonin hormonu salgılatır.
Melatonin; uyku getirir, ergenliği başlatır, üreme üzerinde etkilidir, vücut ısısını azaltır, antioksidan etkisi vardır. Karanlıkta salgılanan bir hormondur. Akşam saat 21.00’den sonra salgılanmaya başlar, gece saat 02.00 – 04.00 arası en fazla salgılandığı zaman aralığıdır. Sabah saat 07.00’de salgılanması azalır. Bu nedenle melatonin gece uyku getirir, sabah saatlerinde ise uyanmaya yardımcı olur. Uykusuzlukta melatonin salgısı bozulur. Gündüz salgılanması durumunda gündüz uyuklamaları görülür bunun sonucu gece uyuyamama oluşur.
Prolaktin Hormonu
Prolaktin beynin altında bulunan ve bezelye büyüklüğünde olan hipofiz bezinden salgılanan hormondur. Prolaktin hormonu halk arasında “süt hormonu” olarak da bilinir. İşlevi, meme dokusunun gelişimine katkıda bulunmak ve doğum sonrası süt üretimini teşvik etmektir. Ayrıca lohusalık döneminde FSH ve GnRH hormonlarını üretimini engelleyerek, yumurta gelişimini durdurur. Bebeğini düzenli ve sık emziren annelerin, gebe kalmama ve adet görmeme nedeni de budur. Lohusalık dönemi dışında kanda yüksek prolaktin varsa yine FSH, GnRH hormonlarının üretimi baskılanır. Böylece yumurta gelişimi durur, gebe kalamama ve adet düzensizliği oluşur. Gebe kalma sorunu yaşayan kadınlarda, prolaktin hormon seviyesi kontrol edilmelidir. Bebeğin beslenmesinde ana rol oynayan prolaktin hormonunun salgılanması gece maksimum dereceye ulaşır.
Troid Hormonları
Tiroid hormonlarının faaliyeti, anne karnındayken başlar ve hayat boyu devam eder. Fetus ve yeni doğanda beyin ve nöronal gelişimden sorumlu olan tiroid hormonları, ileri yaşlarda dokuların onarımı ve yenilenmesinden, geriatrik populasyonda ise demansın önlenmesinden sorumludur. Hücrenin yapısal proteinleri, enzim proteinleri ve bazı membran proteinlerinin sentezi için tiroid hormonlarının gerekliliği, tiroid bezinin hücresel metabolizma için önemini açıklamaktadır. Tiroid hormonları; kalp atım hızını, kan kolesterol düzeyini, vücut ağırlığını, kas gücünü, hafızayı ve psikolojik durumu, cilt ve tırnak yapısını, seks organlarını, adet düzenini, kemiklerin yapısını ve birçok organın metabolizmasını doğrudan etkiler. Çocukların büyüme ve gelişmesi için kanda yeterli miktarda tiroid hormonu bulunması gerekir. Büyüme döneminde görülen tiroid hormonu yetersizliği, zeka geriliği ve cücelik gibi çok ciddi gelişimsel bozukluklara yol açar. Tiroid hormonları ayrıca insülin salgısı aracılığı ile kan glikozunun düzenlenmesinde etkilidir. Tiroid hormonları, kan yağları olan kolesterol ve trigliseritlerin yakılmasını artırarak bu maddelerin kanda birikmesini önler.
Büyüme Hormonu
Büyüme hormonu, Growth hormon (GH); ön hipofizden salgılanan, peptit yapılı, insanlarda ve hayvanlarda büyüme, hücre üretimi ve yenilenmesini uyaran hormondur. Büyüme hormonu salgısı gece artar, gündüz azalır. Uykunun başlangıcında büyüme hormonu salgısı maksimum düzeye çıkar. Yaşın ilerlemesi ile büyüme hormonu salgısı azalır. Özellikle gelişme çağında az salgılanması durumunda boy kısalığına, fazla salgılanması durumunda ise akromegali hastalığına yol açar.
Uzmanlar, sağlıklı bir beden ve kaliteli bir uyku için mümkün olduğu kadar aynı saatlerde uyumayı, uykunun hemen öncesinde yemek yenilmemesini, kahve, çay, nikotin ve alkol alınmamasını tavsiye ediyor. Uyku sırasında ortamın karanlık olması hem yetişkinler hem de çocuklar için hormonların doğru salgılanması açısından çok önemli.
İyi uykular…
Kaynakça:
* “Melatonin Hormonu, Uyku ve Hipotalamus” Prof. Dr. Metin Özata / http://www.tavsiyeediyorum.com/makale_2098.htm
* UYKU ve BOZUKLUKLARI /Doç. Dr. Ümit Tural Anksiyete Bozuklukları KOÜTF Psikiyatri AD Dönem – V Psikiyatri Stajı Ders Notları
* Op.Dr. Aydın Ilgın / Kadın Hastalıkları ve Doğum - Memorial Diyarbakır Hastanesi
* http://www.izmirproktoloji.com/ic-hastalik/tiroid-hastaliklari,
* www.endokrin.org / Prof. Dr. Metin Özata